Strazburg Eğitim Ataşeliği

Eğitim Ataşemiz iftar sofrasında gençlerle buluştu

Eğitim Ataşemiz iftar sofrasında gençlerle buluştu

 

Fransa Maarif Temsilciliği Strazburg Başkonsolosluğu'nda üniversite öğrencileri için bir iftar yemeği verdi. Yemekte 60-65 genç vardı. Başkonsolusumuz sn. Bekir Sarp ERZİ, Eğitim Ataşemiz sn. Prof. Dr. Muammer NURLU, Din Hizmetleri Ataşesi sn. Yunus YÜKSEL de iftara katılmış ve birer konuşma yapmışlardır.

Fransa Maarif Temsilcisi sn. Ömer TEKİN'in açılış konuşmasından sonra kürsüye gelen ve konuşmasına davetlileri selamlayarak başlayan Eğitim Ataşemiz Prof. Dr. M. NURLU "Bugün bu kadar üniversiteli genci bir arada bulmuşken konuşmamı biraz uzatacağım" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çocuklarına yatırım yapmayan milletlerin geleceği olamaz. Gençler, siz bizim geleceğimizsiniz. Aynı dili konuşan insanların kararlılığı geleceğimizin de güvencesidir. Bugün biraz sizi ilgilendiren konulara değinmek istiyorum.

Bilindiği gibi, toplumlar bugüne kadar iki evre geçirmiştir:

 -        Tarım Toplumu Evresi

 -        Sanayi Toplumu Evresi

Tarım evresi bin yıl, sanayi evresi de üç yüz yıl sürmüştür. Şimdi bilgi evresindeyiz. Bu evrenin de yüz yılda tamamlanacağı öngörülüyor. Tarım ve sanayi toplumunda insan ve makine gücünden, bilgi toplumunda ise, aklın gücünden yararlanılır.

Şimdi yaşadığımız dünyaya bir bakalım: 'Bilgi teknolojileri bilgilerin toplanmasında,işlenmesinde,depolanmasında iş gücü verimliliğini milyonlarca kat artırmıştır. İletişim teknolojileri ise, bilginin ağlar aracılığıyla bir yerden başka bir yere iletilmesini yine milyonlarca kat artırmıştır. Bu gelişmeler insan yeteneklerinin de hesaplanamayacak ölçüde ilerlemesine yol açmıştır'. Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz.

Toplumların mutluluk ve refaha erişmesi, insanların teknoloji ve getirisini iyi değerlendirmesiyle olacaktır. Teknolojideki gelişmeler maddi ilerlemelere yol açar. Bu gelişmelerin toplumun tüm kesimlerinde hissedilmesi ise uygun ve yerli yerinde bir planlama ile gerçekleşebilir. Bu nedenle planlama çok çok önemlidir".

Eğitim Ataşemiz daha sonra planlamanın devlet ve kişi hayatındaki önemine değindi:

"Planlama, bilimin her alanında yetişmiş insan gücünün değerlendirilmesini öngörür. Bu nedenle, hem teknik ve fen bilimlerine, hem de sosyal bilimlere dengeli yer vermek gerek. Kiminiz mühendislik, kiminiz tıp, kiminiz dilbilim, edebiyat, kiminiz de toplumbilim, güzel sanatlar gibi değişik alanlarda eğitim alıyorsunuz. Bir kısmınız da belki müzik, resim veya tiyatroya ilgi duyuyorsunuz. Bunların hepsi toplumların ilerlemesinde önemli bir yer tutar. Biri diğerinden üstün değildir. Belki maddi anlamda birinin diğerinden getirisi fazladır; ancak toplumun bir arada, refah ve barış içinde yaşaması için hepsine de ihtiyaç vardır. Burada size, yaşadığım bir anıyı örnek olarak vermek isterim:

1991-1996 yıllarında Paris'te, Sorbonne Üniversitesi'nde doktora öğrencisiyim. Uluslararası Üniversite Yurtlarının Deucht de la Meurth adlı evinde Cezayirli bir akadaşımla sohbet ediyoruz. Bu kişi şimdi Paris'te bir üniversitede profesör olarak çalışıyor. Adı Mohamed Haboussi. Ona bir soru sordum:

-'Mohamed, siz Cezayirliler, Paris'te her alanda, çok önemli kurumlarda, en üst düzeylerde çalışıyorsunuz. Yüksek mühendis, bilgisayarcı, tıp doktoru, yazılım uzmanı, üniversitelerde hoca... Ama Cezayir'de kan gövdeyi götürüyor. Bu durum sana biraz garip gelmiyor mu? Bu kadar okumuş, yüksek öğrenim görmüş onca insanınız var. Nerdeyse Paris'in en önemli tüm kurumlarında çalışıyorsunuz... Ama Cezayir'de, kimi din adına, kimi İslam düşmanlığıyla birbirlerini boğazlıyorlar. Bu ne vahşet...!' dedim.

Tabii 90'lı yıllarda Cezayir'de bir iç savaş hakimdi. Ordu, seçimi kazanan partiye iktidarı teslim etmiyordu. Çok korkunç olaylar oluyordu. Fırsatını bulanlar da ülkeden kaçıyordu.

Belli ki Mohamed'in yarasını deşmiştim.

-'Muammerciğim, dedi. Maalesef söylediklerin çok doğru; Cezayirliler Paris'in en önemli kurumlarında çalışıyor; ve hatta bu kurumların bir numaralı adamları. Ama şöyle bir bakarsan bunların hepsi ya mühendis, ya doktor, ya yazılımcı veya teknik alanda yükselmiş kişiler. Bizdeki eksiklik ne biliyor musun?' Dedi.

-'Neymiş sizdeki eksiklik?' Dedim.

-'Bizde toplumu düzene koyacak düşünür veya bilim adamları yok. Mesela bir toplumbilimci, bir dilbilimci veya halk kültürüyle uğraşan yok. Yani sosyal bilimler çok zayıf. Bu da toplumu hedefsiz ve karmaşık bir kalabalık haline sokuyor', dedi.

Tespit gerçekten mükemmeldi..! Demek ki yalnızca bir alanda insan yetiştirmek dengeli bir toplum hayatına ulaşmaya ve toplumda birlik ve beraberliği sağlamaya yetmiyor.

O halde, her alanda ve her bilim dalında yetişmiş insana ihtiyacımız vardır. Kimisi petrol, doğalgaz, makina veya maden mühendisi, kimisi avukat, edebiyatçı, ilahiyatçı, dilbilimci veya toplumbilimci olacak, kimisi güzel sanatlarla, resimle, müzikle ilgilenecek... Bu listeyi daha da uzatabiliriz.  Şairin dediği gibi:

'İlim, irfan, kültürle aydınlanan,
     Sanatla kendini bulacak gençlik,
    Gelişen tüm dünyayla yarışan,
    Çağlara mührünü vuracak gençlik...'

Evet gençler, bulunduğunuz ortamı bilgi ve becerilerinizle aydınlatabilirsiniz. Hangi alanda okursanız okuyun teknolojiyi kullanarak hem kendinizin, hem ailenizin hem de ait olduğunuz veya yaşadığınız toplumun ilerlemesine katkıda bulunabilirsiniz. Aldığınız eğitim sizi hep yüceltmeli, toplumun  refahına yol açmalıdır".

Eğitim hedeflenen insan kitlesini yaratmaktır. Öyleyse eğitimin bir hedefi, insanların da bir ülküsü olmalıdır. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli özellik düşünme yeteneğimizin olmasıdır. Düşünen insanın da bir ülküsü olur. Bu ülkü milletine, ülkesine ve insanlığa yararlı bir hedefe yönelirse kişiye mutluluk verir".

Türkiye dışında yaşayıp buraları yurt edinen insanların kimlik ve kültür konularında daha dikkatli olması; hem dilini ve kültürünü bilmesi, hem de anavatanla ilişkilerini kuvvetlendirmesi gerekir".

Konuşmasında milletlerin hayatında dilin önemine değinen Eğitim Ataşemiz sn. Prof. Dr. NURLU gençlere şiir ve özlü sözlerle bazı hatırlatmalar da bulundu:

"Sevgili gençler, şunu hiç ama hiç unutmayın: Milletlerin varlığını gösteren tek gerçek belge dildir. Dilini unutan milletler ölür; tarih sayfasından silinip giderler. Ama dillerini unutmayanlar 2000 yıl sonra bile bir araya gelip varlıklarını sürdürebilirler. O halde dilimize sahip çıkalım. Kendi aramızda Türkçe konuşalım. Bunu alışkanlık haline getirelim. Buna inanalım, yaşam tarzımız olsun. Aksi halde "inandığı gibi yaşamayanlar yaşadığı gibi inanırlar". sözü balyoz gibi başımıza iner..! Yok olur; tarihten silinir gideriz..! Şairin dediği gibi,

'Türkçe benim anadilim.
    Yok olmasın dilim dilim.
    Canım, cananım, sevgilim
    Türkçe konuşalım, Türkçe..!'"

Eğitim ataşemiz konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Böyle güzel bir iftarda, bizi Avrupalı Türk gençleriyle buluşturan Fransa?Maarif'in temsilcisi Ömer TEKİN beyefendiye tekrar teşekkür ederim. Hepinize daha nice Ramazanlar diliyorum. Saygı ve selamlarımla..."

İftar yemeğinde, protokol masası ayrılmadan her masaya birer diplomat, temsilci, sanatçı veya eğitimcinin verilmesi öğrencilerle katılımcılar arasında samimi ve hoş sohbetlerin doğmasına yol açmıştır. Yükseköğretimdeki gençlerle Türkiye Cumhuriyeti temsilcilerinin zaman zaman böyle bir araya gelmeleri hem gençlere güven vermekte hem de anavatanla ilişkilerini sürdürmelerini sağlamaktadır. Böyle güzel sohbet ve buluşmaların artarak devam etmesi dileğiyle...

@tcmeb
@mebabdigm
@eğitimdiplomasisi
@tcbestepe
@tmaarifvakfi
@emrullahislerankara
@gazi_universites

 

25-03-202425-03-202425-03-2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3 rue Toreau 67000 Strasbourg / France - (0033) 3 88 61 35 69

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.