Strazburg Eğitim Ataşeliği

Ataşemiz Fransa-Maarif'ın iftar yemeğine katıldı

Ataşemiz Fransa-Maarif'ın iftar yemeğine katıldı

Maarif France'ın 12 Nisan 2023'te, Strazburg Başkonsolosluğu'nda verdiği iftar yemeğine Başkonsolosumuz sn. Bekir Sarp ERZİ'nin yanı sıra Başkonsolos Yrd. Sn. Fatma SAĞLICAK, Eğitim Ataşemiz sn. Prof. Dr. Muammer NURLU, ve Maarif Fransa Temsilcisi sn. Ömer TEKİN katıldılar.

Yemekte, Maarif Fransa Temsilcisi sn. Ömer TEKİN'in açılış konuşmasından sonra Eğitim Ataşemiz sn. Prof. Dr. M. NURLU ve ardında da Başkonsolos sn. ERZİ birer konuşma yaptılar.

Başkonsolosumuz konuşmalarında, gençlerin yapacağı projelere her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirterek Türk Devletinin her zaman Avrupa'daki Türklere imkan ve fırsat tanıdığını ve özellikle gençlerimizin uluslararası projelerine bizzat katkı sağlamak için elinden geleni yapacaklarını dile getirdi.

Eğitim Ataşemiz sn. Prof Dr. Muammer NURLU kürsüde topluluğu selamlayarak konuşmasına şöyle başladı:

"Sn. Başkonsolosum, Sevgili gençler, değerli davetliler bu kadar genç ve kalabalık Avrupalı Türkleri bir arada görünce, aklıma Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU'nun Türklerin Anadolu'ya gelişini tanımlaması geldi:

"Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,

Ardında Oğuzun elli bin tuğu,

Andırır Altay'dan kopan bir çığı.

                    Budur işte, peygamberin övdüğü Türkler!

                     Ya Allah...  Bismillah...  Allahüekber..!"

diye devam ediyor...

Ama şimdinin kılıcı sizin kaleminizdir. Kaleminizi ne kadar maharetli kullanırsanız o kadar yücelirsiniz. Yani; içinde yaşadığınız toplumu iyi tanımak, onların değerlerine saygılı olmak ve aynı zamanda kendi kimliğinize de sahip çıkmak.

Siz bizim geleceğimizsiniz. Avrupa ile Türkiye arasında köprüsünüz. Onun için geleceğinizi iyi kurgulamalı, yeni ufuklara doğru yelken açmalısınız.

Türk insanı girişimci bir ruha sahiptir. Bunun en somut örneğini Almanya'da görüyoruz: 1960'larda işçi olarak geldikleri Almanya'da 500 binden fazla Almana iş vermektedirler. Fransa'daki Türklerin de durumlarının iyi olduğuna zaman zaman tanıklık ediyoruz." tespitinden sonra Eğitim Ataşemiz konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Burada bir ağabeyiniz ve üniversitede hocalık yapmış biri olarak, affınıza sığınarak, siz gençlere bazı tavsiyelerde bulunmak;  özellikle de Yüksek lisans, Doktora yapacaklar için şunları hatırlatmak istiyorum:

1.  Geleceğin kurgulanacağı Yazılım, Mikrobioloji, Yapay Zeka, Uzay Teknolojisi, Uluslararası Enerjinin Kullanımı ve Enerji Hukuku, Doğalgaz, Elektrik ve Diğer Enerji Çeşitliliğinde Ülkelerarası Rekabet, Nükleer Enerji, Türkiye'nin Enerji Kaynaklarına Ulaşımı ve Kullanımı;

 

2. Hukukta, Uluslararası Hukuk ve İnsan Hakları, Avrupa Türkiye İlişkileri, Afrika'da Rekabet, Milletlerarası Deniz Hukuku;

 

3. Sosyoloji alanında ise; Avrupa'da Dini ve Milli Azınlıklar, Şarkîyatçılık, Devlet Toplum ilişkileri, Afrika'da Sömürgecilik, Afrika Ülkelerinin Toplumsal Yapısı ve Yeraltı Kaynaklarının Kullanımı... 

gibi hem ülkemizi, hem de dünyayı ilgilendiren somut ve getirisi olan alanlarda bilimsel çalışma yürütürseniz hem kendi geleceğinizi kurtaracak hem de dünyaya yön verenlerden olacaksınız" diyen Eğitim Ataşemiz sn. Prof. Dr. NURLU konuyu dil ve kültür alanına taşıdı:

"Tabii bunlardan en önemlisi ise, dilinize kültürünüze ve dolayısıyla da kimliğinize sahip çıkmaktır. 

Geçenlerde Gazi Üniversitesi'nden (Türkiye), 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitlerini anmak amacıyla düzenlediğimiz toplantıya davetli olarak getirdiğimiz öğretim üyeleriyle İsviçre'nin Zürih şehrine gittiğimizde arabamızı park ettikten sonra orada bulunan gençlerin oluşturduğu topluluğa yaklaşarak (bildiğimiz yabancı dillerle) İngilizce, Fransızca, Romence bilip bilmediklerini sırasıyla sorduk. Gençler bu sorularımızı hayır diye cevapladı. Amacımız park yerinde ne kadar kalabileceğimizi sorarak arabamızın trafik polisi tarafından çekilip çekilmeyeceğini öğrenmekti. Daha sonra nasıl olsa bilmezler diye "Türkçe biliyor musunuz" diye bir şaka yapalım dedik. Aman Allahım..!  İçlerinden bir genç "ben biliyorum ağabey" demez mi! Çok sevindik. 

Aynı şekilde Bazel'de müze sormak amacıyla yaklaştığımız kaldırımda bekleyen bir adamın Fransızca, Almanca ve Romence sorularımıza başıyla hayır işareti yapması; ama Türkçe konuşması bizi hayrete düşürdü. İşte o zaman yanımdaki arkadaşlardan biri "Vallahi Türkçe dünya dili..! deyiverdi. Gerçekten de Fransa'nın dibinde, insanlar Fransızca bilmiyor ama Türkçeyle her yerde karşılaşıyorsunuz. 

Almanya'nın kasabası Kehl buraya (Strazburg) 3 km uzaklıktadır. Strazburg'dan oraya alışveriş yapmaya gidenler hariç Fransızca bilen Almana nadiren rastlarsınız. Ama Kehl'de bulunan onlarca Türk dükkanı, mağazası ve iş adamının yanı sıra Türkçe bilen bir sürü Almanı da görebilirsiniz. Şu güzelliğe, şu dinamizme bakın..!

Sözün kısası: Elbette en az iki dil bilmelisiniz. Bütün milletlerin gelenek, görenek ve dinlerine saygı göstereceksiniz. Her kültür değerlidir. Ancak kendi aranızda Türkçe konuşmazsanız; konuşmak yetmez; Türkçe kitap okumazsanız bugün olmasa bile ileride erir gidersiniz. Kaybolursunuz..! Sizin soy olarak Türk olmanız bu erimenin, kaybolmanın önüne geçemez.  Önemli olan kültürünüze sahip çıkmanızdır. Bunu da ancak dilinizi koruyarak yaparsınız. Çünkü millet soyla sopla ayakta durmaz; kültürüyle varlığını sürdürür. Kültürü de dille kuşaktan kuşağa aktarabiliriz. Dilinizi kaybederseniz Türklük iddianız olamaz..!"

Kültürlerin nasıl yok olduğuna da değinen Eğitim Ataşemiz gençlere bazı tavsiye ve hatırlatmalarda da bulundu:

"Batının kültürleri nasıl yok ettiğini öğrenmek için Frant Fanon'un Les Damnés de la Terre adlı kitabını okuyunuz.  Özellikle bu eser için  Jean Paul Sartre'ın yazdığı önsözü incelerseniz bütün açıklığı ile bunu görürsünüz. Hatta Fransa'da, etrafınıza baktığınızda, milyonlarca Afrikalının ve Arabın ana dillerini bilmediğine tanıklık edersiniz.

Türkler dillerine sahip çıkabildiği ölçüde varlıklarını korumuşlardır. Ama bu her zaman başarılamamış özellikle bu günün Arap ülkelerinde -ki daha dün Osmanlı toprağı idi- eriyip gitmişlerdir. Bu duruma en güzel örnek de Filistin'de Cemal Paşa'nın karargah subayı olan Falih Rıfkı Atay'ın Zeytin Dağı adlı kitabındaki gözlem ve tespitlerdir. Öyleyse kimliğinize sahip çıkmak için dilinizi korumak, konuşmak ve yaşatmak zorundasınız. Ne güzel özetlemiş şair:

Türklüğün vicdanı bir,

Dini bir, vatanı bir;

Fakat hepsi ayrılır,

Olmazsa lisanı bir..!" 

 

Konuşmalardan sonra öğrencilerle kısa, bire bir konuşmalar ve çay kahve ikramlarıyla iftar toplantısı sona erdi.

  

@tcmeb @mebabdigm @egitimdiplomasisi @tcbestepe @tmaarifvakfi @emrullahislerankara @gazi_universitesi @projepiktes @yeeorgtr @osmansezgin


14-04-202314-04-202314-04-2023

3 rue Toreau 67000 Strasbourg / France - (0033) 3 88 61 35 69

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.